Dienstag, 18. Mai 2010

SİLKELEMEK

Enflasyon ilkel toplumlardan günümüze kadar toplumların yasamlarında etkin bir rol oynamıştır.
İlkel toplum kabile yöneticileri ile günümüz iktidarlarının etkin tedbir almaya zorlamıştır.
İlkel toplumlardan Filipinli kabileler silkeleme metodunun mucidi.
Nedir bu metod?
Kabile reyisi her yıl üretimden düşen yaşlıları belirlemek için palmiye ağacına çıkartır
kabilenin en güçlü gençlerine hızla şilkeletirmiş.
Yaşlılar can havli ile palmiye ağacına okadar çok sıkı sarılırlarmışki bazen ağaca yapışarak
öldükleri bile olurmuş.
Ağaçtan düşmeyenler silkelenmeyi atlatırsa bir yıl daha yaşamasına izin verilirmiş.
Ağaçtan düşenler enflasyon kurbanı oluri, canlı canlı toprağa gömülürmüş.
Biz de bu metodu uygulamaya koysak,
Bankaların içini hile ile boşaltanları..
Hayali ihracatcıları
Mafya ağalarını..
Enflasyondan en çok etkilenen sabit gelirlilere (Emekliye-küçük esnafa-memura-küçük çiftciye )bir silkeletsek olmaz mı ?
ONLAR BİR SİLKELER İSE adamlar uzayın boşluğunda döne döne onuncu gezegeni oluştururlar.
Hiçbir gezegen onları kabul etmez,uzay boşluğunda döne döne yine bizim başımıza düşerler.
Bir başka çözüm bulmalıyız!

İslam ve Kadın Hakları

Bugün ülkemizde yaşayan müslüman Türklerin çoğunluğu, kadınların siyasal ve sosyal haklara kavuşmalarını, Atatürk devrimleriyle fakat islam dininin emirlerine karşı olan konularla gerçekleştiği inancındadırlar.Oysa, islam'ın kadına tanıdığı, fakat çeşitli tarihi nedenlerden ötürü uygulamadaki örnekleri az bulunan haklarla günümüzde yaşayan kadınların hak ve özgürlükleri karşılaştırıldığı zaman görülen farklar aile ve miras hukukunun bazı ayrıntılarıyla ilgilidir.

Kadınların çeşitli meslek dallarında çalışmalarının, gerek büyük idari makamlara gelmeleri suretiyle yurt hizmetinde bulunmalarının islamiyet bakımından hiç bir sakıncası yoktur.Hazreti Peygamber'in hayatı ve müslümanlığı çok dikkatle incelendiği Anıt Kabir Müzesi'ndeki kitaplarda ve bunların üzerindeki sayısız notlardan açıkca görülen M.K.Atatürk,İslam'ın kadınlara tanımış olduğu hak ve özgürlüklerin pek çoğunun özellikle Osmanlılar çağında hangi nedenlerle ortadan kaldırıldığını pek iyi biliyordu.Hiç kuşkusuz onun bu incelemeleri sonunda; kadın hakları bakımından ulaştığı sonuç;Batılı kadınların bile yakın yıllara değin elde edemediği bir düzeyde idi.

Gazi Mustafa Kemal İmparatorluk devrinde; satın alınabilir bir süs eşyası gibi davranılan ya da bir iş gücü gibi değerlendirilen;kendisine sosyal ve siyasal hiçbir hak tanımayan müslüman Türk kadınına islam'ın da kabul ettiği eski geleneksel haklarını yeniden ;tanımayı yeniden doğan Türk Devleti'nin sağlam temellere dayanmaktaki gücünü arttırmak için zorunlu gördü. Bu yolda atmış olduğu adımlarla elde ettiği başarılar yalnız geri kalmış ülke insanlarına değil Fransa ve İsviçre gibi gelişmiş ülkelere de örnek oldu.

Atatürk,Türk kadınına,meslek sahibi olmanın sanatın,bilimin ve sosyal hayatın kapılarını ardına kadar açtı.O'nun kendi rızası olmadan evlendirilmesini, dövülmesini,hor görülmesini kanunlarla önledi.Bunlardan biri islama aykırı ya da karşı değildir.Yanlız,Hanefi Mezhebi'nde usulen zorla evlendirilme hakkı vardır. İslamın kadınlara tanımış olduğu seçme hakkını kesinlikle kanıtlayan iki örnek:Bunların ilki Akabe biatlarında sade erkeklerin değil, kadınların da yer alması, ikincisi M.630 da, Mekke'nin fethedilmesi üzerine kadınların da Hazreti Peygamber'in önüne gelip, ona biat etmeleridir.Yani, onun davet ettiği islam dinine ve dünyevi şefliğine itaate söz vermeleri,oylarını belirtmeleridir.

Şu halde bütün hayatını milletinin ilerlemesine adamış olan büyük insan Mustafa Kemal Atatürk, kadınlara seçme hakkını tanıtmakla Hazreti Peygamber'in gittiği yoldan gitmiştir.Kadınların meslek sahibi olmalarına sosyal ve siyasal hayatta rol almalarına gelince, bu alanda yapılan incelemeler de şu sonucu vermiştir ki,islamın doğuşundan bu yana kadınlar fırsat buldukça, askerlikten vaizliğe,profesörlükten kılıç ustalığına, müzik yapımcılığından vezirliğe,hükümdarlığa kadar bütün alanlarda görev almışlardır.İslam dini kadını toplumsal hizmetlerden alıkoymamıştır,tersine ona sosyal hakların en önemlilerini tanımıştır.Bunu pek iyi bilen büyük önder ATATÜRK,ortaçağdan beri,çeşitli sosyal nedenlerle gasp edilmiş olan bu en doğal kadın haklarını kanunlarla yeniden toplamış geliştirmiş ve onlara günümüzün uygar düzeyinde bile saygı duyulan,örnek tutulan bir nitelik kazandırmıştır.Bugün islamın doğduğu topraklarda kadınların ARABA KULLANMASI YASAK!Seçme ve seçilme hakkı yok,bazı ülkelerde sınırlı.

DİYORUM Kİ !

Özgür, yaratıcı ve atılımcı birey olmak her insanın en doğal hakkıdır.Ancak yaşadığımız ortamda bizi kuşatan tutucu gelenekler, aldığımız eğitim; gizli güçlerimizin ya da yaratıcı yeteneklerimizin otaya çıkmasına olanak tanımıyor, fırsat vermiyor.

Geleneksel eğitimin mayası ve felsefesi korkuya dayanıyor. Bu felsefenin ortaya çıkardığı silik kişi, hiçbir zaman birey ve ya da yurttaş olamıyor; güç karşısında boyun eğen kul ya da köle oluyor.Kul tipi insansa ezilmişliğine isyan etmiyor; haktan haklıdan yana tavır koyamıyor, güçlüye boyun eğiyor.

Üretici, yaratıcı ve de atılımcı insan yetiştiremeyişimizin nedenlerinden biri, hiç kuşkusuz, geleneklerimizi ve eğitimimizi besleyen korkudur. Beşikten mezara kadar sürüp giden türlü korku ağlarının içinde şekillenir beynimiz ve ruhumuz: Ana-baba korkusu, şey-tan korkusu, mezarlık korkusu, jandarma korkusu vb korku zincirlerinin halkası yaşamımızın her döneminde sarmalar bizi.Bu korku zincirleridir ki, yaratıcı, yeteneklerimize, üretici yanlarımıza ket vurur: Dahası bizler, bize öğretilen çaresizliklerin, hiç ayrımına varmadan kurbanı oluveriyoruz.

Oysaki uygar ve çağdaş dünyada korkunun yaşamda yeri yok. İnsan yaşamına akıl ve bilim yön veriyor. Bu yüzden olacak ki, insanlığa yararlı keşif ve icatları, bilimi kendine kılavuz yapan o dünyanın insanları üretiyor.Kâşifler, alimler hep o korkusuz dünyadan; Batı’ nın aklı, bilimi kılavuz edinen; korkuyu, hurafeyi fosil gelenekleri dışlayan anlayışından, özgür ortamından yetişiyor.

Üretmenin, yaratmanın temeline korku yerine sevgiyi yerleştirmeyi başarırsak, uygarlık yolunda yeni gelişmelere yelken açabiliriz. Toplumun nerdeyse tümünü kuşatan korku zincirini kırmak yine bizlere düşüyor. Halkımızı korku kültüründen beslenen egemen güçlerin anlayışından kurtarmak için, toplumun ileriye bakan zinde güçlerinin, bıkmadan, yılmadan daha çok savaşım vermesi gerekiyor. Ufukta. özlemini çektiğimiz çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın başka bir yolu da görünmüyor.

KARADENİZ NE ZENGİNİ?

KARADENİZ NE ZENGİNİ?

Dünyada bulunan 10 bin bitki türünün sadece 3 bini Türkiye de yetişiyor. Türkiye’nin gerçek hazinesinin doğal zenginliği olduğu, Karadeniz bölgesi doğal açıdan üzerinde yetişen bitki çeşidi bakımından dünya ölçeğinde önemli bir coğrafya olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.Bu zenginlik BİYO ÇEŞİTLİLİK KANUNU çıkmadığı için bölgemiz başta olmak üzere diğer bölgelerimizde yetişen bitki tohum ve soğansı bitkilerimiz sistemli olarak ne yazık ki. yurtdışına kaçırılıyor… Bu bitkilerden elde edilen ilaç ve ürünler dünya da marka olduğunda haberimiz oluyor, geçmiş ola! Pazarda satılan yeşil saplı beyaz taç yapraklar arasında sarı noktalı ,sümbül Fransız kozmetik sanayinde üretilen parfümlerin koku kaynağı olarak dünyada marka oldu…!

Bölgemizde KAPALI EKONOMİ düzeyinde tarımsal üretim kabuğunu kırıp mikro ve makro üretim seviyesine dönüşebilir mi? Bölgemizde emek yoğun olarak yapılan tarımsal üretimin, makine gücü ile rekabet şansı olabilir mi? Son zamanlarda Organik tarım gıda sektöründe Pazar payını hızla artırıyor olması, kapalı ekonomiden, makro üretimde sıçrama yapabilir miyiz? Önce üretim yaparken akılda tutulması gereken: Üretim de en risk taşıyan yatırım TARIM olduğunu unutmamak gerekir.

Tarım da üretim girdilerini modern iş makineleri, ilaçlama, gübreleme, sulama teknikleri, toprak tahlilleri de yaparak tarıma yatırım yapsanız ürün garantiniz yok!

İKLİM KOŞULLARI YATIRIMINIZA İZİN VERECEK Mİ?

Bölgemizde yetişen meyve çeşitleri, meyve suları, marmelât ve reçel üretimine ne kadar hammadde oluşturur? Ordu kivisi tadı ve üretim hacmi bakımından marmelât üreticilerinin dikkatini çekiyor. El değmeden otomatik makinelerde paketleme ambalaj sorunları diğer bölge de kurulu firmalara fason üretim yaptırılmasında önemli gelişme sağlanması durumunda Ordu ekonomisi için sevindirici bir gelişme sağlanabilir.

Bal üretiminde Türkiye birincisi olan Ordu, ürettiği balı pazara arzda adı duyulmazdı. Ordu Arıcılar Birliği kurulana kadar.

Arıcılar Birliği Başkanı Necati AYDIN ve yönetim kurulu üyelerini kutlamak gerekir.Bal paketleme

tesislerinde alınan mesafe fındıktan sonra ORDU BALI MARKA OLACAK…! Gerçek bal üreticisinin kazancı artacak.

İKTİSATCILAR ORDU EKONOMİSİNİ DEĞERLENDİRİKEN ŞAŞKIN:

Ordu kapalı ekonomisindeki gelişmeler karşısında, mikro,makro ve klasik teoriler çöktü..!

Malthus’un nüfus geometrik dizi biçiminde artar (2.4.8.16.32.64…)Oysa gıda maddeleri aritmetik dizi biçiminde artar (1.2.3.4.5.6…) zamanla kişi başına gıda miktarı azalır. Gelişen teknoloji bu tür krizin yaşanmasını engellemiş olsa da, bölgemizde arazi yapısı ileri teknoloji kullanma imkânı vermiyor.

A-Göç

B-Toprak oranındaki artış!

C-Tarım da emek ve verimlilik sıkıntısı.

Karadeniz Bölgesi diğer illere göç vermede ilk sıralara yükselişi…

Tarımla uğraşan aktif nüfusun, azalması(üretim maliyetlerinde artış)

Mevcut ekilebilir toprak,bolluğa rağmen ,büyük aile yapısı günün şartlarına göre dağılması,toprağı işleyecek genç nüfusun olmayışı ‘’TOPRAKLARI ATIK BIRAKTI…!’’ Kapalı ekonominin geçmişte Ordu ekonomisine çok büyük katkısı vardı. Zamanla bu ekonomideki gelişmeler mikro pazarlara dağılarak

Ordu/ekonomisine gelir de sağlıyordu.

HİÇBİRŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK’’ Saniyede 68 M2 AKAN MELET ÇAYI, saniyede I3 M2 olarak akıyor artık. Eski özlemler, üretimler, dostluklar,

yardımlaşmalar, insani değerler, nostalji oldu.

Sevgi anlayışımız, değer yargılarımız,

dostluklar, sanal oldu, hiç kimse taşın altına elini sokmuyor. Toprak bize, biz toprağa küsmüşüz üretim toplumdan, tüketim toplumuna yöneldik! Bir kişinin gelirine 5-6 kişi bağımlı olacak..!

Yürürken yanan ışıklar, elini uzattığında sıcak, soğuk akan sular, düğmeye dokunduğunda sana hizmet veren makineler… Peki, bedelini kim ödeyecek? Genç nüfusun doğup büyüdüğü toprakları terk etmeleri,ekmeğini gelişen teknolojinin yoğun olduğu coğrafyalarda iş arama ve yerleşmeleri bölgemizdeki toprakların atıl kalmasını sağladı.Yoğun emek kullanılarak sağlanan ürün emeğin maliyetini de karşılamayınca,evler virane,tarlalar virane oldu..!Sonuç:

Karadeniz diğer illere göç vermede birinciliğe yükseliyor. Asgari ücret bir yana, çeyreğine bile razı olan gençlerimize imkân veremediğimiz müddetçe yakınmalar sızlanmalar devam eder, bu imkanlardaki gelirle 365 gün oruç tutsan yarınlar için bir yatırımı,geleceği bırakın, sokağa çıkıp eve dönemezsiniz..!

Her şeyin bir başlangıcı bir sonu vardır. Ne bir başlangıç yaptık, nede sona varmak için bir adım attık. Çözülmeyen denklem, sonu olmayan bir şey yoktur.

Yeter ki yüreğinin götürdüğü yola adımını at.

ÇÖZÜM bizde, birlikte iş yapmayı bir öğrenebilsek..!


‘’ZOR BİR SEVDADIR KARADENİZLİ OLMAK’’

...

11009

User Status

Du bist nicht angemeldet.

Kitap Listem

Aktuel Yazilar

SİLKELEMEK
Enflasyon ilkel toplumlardan günümüze kadar toplumların...
benhurfelek - 18. Mai, 17:01
DİYORUM Kİ !
Özgür, yaratıcı ve atılımcı birey olmak her insanın...
benhurfelek - 18. Mai, 16:59
İslam ve Kadın Hakları
Bugün ülkemizde yaşayan müslüman Türklerin çoğunluğu,...
benhurfelek - 18. Mai, 16:58
KARADENİZ NE ZENGİNİ?
KARADENİZ NE ZENGİNİ? Dünyada bulunan 10 bin bitki...
benhurfelek - 18. Mai, 16:56

benhurfelek - 18. Mai, 16:52
ORDU EKONOMİSİ YAPISI...
ORDU EKONOMİSİ YAPISI VE TEMEL SORUNLARI (Bir iktisatcı...
benhurfelek - 4. Feb, 22:39
özlü sözler
Dün mazi yarın belki seninle olduğum an en güzeli Tüm...
benhurfelek - 28. Nov, 21:16
Su
"Sudan ucuz" deyimi Artık kullanılmaz olmuş...! Neden...
benhurfelek - 28. Nov, 21:11

Suche

 

Status

Online seit 6003 Tagen
Zuletzt aktualisiert: 18. Mai, 17:01

Credits


Özlü sözler
Siirlerim
Yazilarim
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren